isim “frame”
tekil frame, çoğul frames
- çerçeve
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
She bought a gold frame to hang her grandmother's portrait in the living room.
- kasa
We had to replace the door frame after the recent burglary.
- iskelet
The frame of the old barn was still standing after the storm.
- sera (bitki yetiştirme yapısı)
She built a small frame to protect her vegetable seedlings.
- vücut
Despite his slender frame, he was surprisingly strong.
- kare
The movie displays 24 frames per second to create the illusion of movement.
- çerçeve (bağlam)
Let's discuss this problem within the frame of environmental sustainability.
- (bowling) bir bowling oyununda, oyuncunun lobutları devirmek için iki denemeye kadar hakkı olduğu on bölümden biri.
She bowled a spare in the final frame to win the game.
- (snooker) snooker maçında tek bir oyun
He won the first frame with a spectacular shot.
- (bilgisayar) bir web sayfasının bağımsız olarak kaydırılabilen bölümü
The website uses frames to display the navigation menu continuously.
- (bilişim) bir ağ üzerinden iletilen veri birimi
The network traffic consists of numerous frames sent every second.
fiil “frame”
infinitif frame; o frames; geçmiş zaman framed; geçmiş ort. framed; ulaç framing
- çerçevelemek
She framed the painting before hanging it on the wall.
- inşa etmek
The builders framed the new house in less than a week.
- ifade etmek
He framed his question carefully during the meeting.
- Bir şeyi görsel bir sınır içinde konumlandırmak veya düzenlemek.
The photographer framed the subject against the city skyline.
- Birine suç atmak; komplo kurmak.
The innocent man was framed by his enemies.
- (tenis) topa raketin telleri yerine çerçevesiyle vurmak
She lost the point after she framed the ball into the net.