·

render (EN)
fiil, isim

fiil “render”

infinitif render; o renders; geçmiş zaman rendered; geçmiş ort. rendered; ulaç rendering
  1. bir şeyi veya birisini belirli bir hale getirmek
    The accident rendered him immobile.
  2. bir şeyin yorumunu yapmak veya sunmak
    The actor rendered the character with great emotional depth.
  3. metni veya konuşmayı bir dilden başka bir dile çevirmek
    The student rendered the French poem into English for her class.
  4. resmi olarak bir karar veya hüküm açıklamak
    The jury took hours to render a decision on the case.
  5. ödeme yapmak veya borcu geri ödemek
    The company was required to render payment for the damages caused.
  6. bir şeye hizmet veya yardım sunmak
    The stranded hiker was grateful when the rescue team arrived to render assistance.
  7. dijital bir modeli görsel bir imgeye veya animasyona dönüştürmek
    The designer spent hours rendering the 3D model for the presentation.
  8. bir kişiyi yasal işlemler olmaksızın gizlice başka bir ülkeye teslim etmek
    The spy was rendered to his home country for trial.
  9. hayvan atıklarını faydalı malzemelere işlemek
    The facility specializes in rendering animal byproducts for industrial use.
  10. pişirme sırasında etten yağı eritip ayırmak
    As the chef cooked the pork belly, the fat slowly rendered out.
  11. koruma veya dekorasyon amacıyla bir duvara sıva uygulamak
    The workers were busy rendering the exterior wall of the new house.

isim “render”

tekil render, çoğul renders veya sayılamayan
  1. genellikle sıva veya stukko olarak duvarları kaplamak için kullanılan malzeme
    The building's facade was improved with a fresh coat of render.
  2. dijital bir modelin işlenmesiyle oluşturulan görsel temsil
    The architect showed us a high-quality render of the proposed building.