·

bridge (EN)
isim, fiil, isim

isim “bridge”

tekil bridge, çoğul bridges
  1. köprü
    The old stone bridge was built over the river centuries ago.
  2. köprü (kaptanın ve subayların gemiyi yönettiği yükseltilmiş platform)
    The captain gave orders from the bridge as the ship approached the harbor.
  3. burun kemiği (gözler arasındaki burun kısmı)
    She adjusted her glasses on the bridge of her nose.
  4. eşik (müzikte, telli bir çalgıda telleri destekleyen parça)
    He replaced the bridge on his guitar to improve the sound quality.
  5. köprü (diş hekimliğinde)
    After the accident, she needed a dental bridge to restore her smile.
  6. farklı şeyler veya yerler arasında bağlantı veya geçiş aracı.
    The discussion forum serves as a bridge between the two communities.
  7. köprü (bilardo, snooker, isteka çubuğunu sabitlemek için elle yapılan bir destek veya bir cihaz)
    He formed a bridge with his hand before taking the shot.

fiil “bridge”

infinitif bridge; o bridges; geçmiş zaman bridged; geçmiş ort. bridged; ulaç bridging
  1. köprü inşa etmek
    Engineers plan to bridge the river to connect the two villages.
  2. köprü kurmak (bağlantı sağlamak)
    The initiative aims to bridge the differences between the two organizations.
  3. (bilgisayar biliminde) iki veya daha fazla ağı ya da cihazı bağlamak
    The technician bridged the computers to share files easily.

isim “bridge”

tekil bridge, sayılamayan
  1. briç (iki takıma ayrılmış dört oyuncu için bir kart oyunu, burada ortaklar el kazanmak için birlikte çalışır)
    They enjoy playing bridge every Thursday evening.