·

wind (EN)
isim, fiil, fiil, isim

isim “wind”

tekil wind, çoğul winds veya sayılamayan
  1. rüzgar
    Leaves rustled and danced across the sidewalk as a gentle wind swept through the park.
  2. nefes
    Climbing the steep hill left her gasping for wind, struggling to fill her lungs with air.
  3. dedikodu (sözlü olarak yayılan bilgi anlamında)
    As soon as the employees got wind of the impending layoffs, a wave of anxiety swept through the office.
  4. eğilim (bir şeyin gelişme veya değişme yönü anlamında)
    After the invention of the smartphone, there was a clear wind towards more touch-based technology.
  5. gaz (mide veya bağırsaklarda üretilen)
    After eating beans, Tom couldn't help but release some wind during the car ride.
  6. üflemeli çalgılar (orkestradaki flüt, klarnet gibi çalgıları çalan müzisyenler grubu için)
    During the symphony's grand finale, the winds rose in a harmonious crescendo that filled the concert hall with vibrant sound.

fiil “wind”

infinitif wind; o winds; geçmiş zaman winded; geçmiş ort. winded; ulaç winding
  1. nefesini kesmek
    The sudden sprint up the hill winded her, and she had to stop for a moment to catch her breath.
  2. üflemek (bir müzik aletini çalmak için hava üfleme eylemi)
    At the concert, the trumpeter winded his instrument, filling the hall with a rich, golden melody.
  3. gaz çıkarmak (bebeğin sırtını sıvazlayarak midesindeki gazın çıkmasına yardımcı olma eylemi)
    After feeding her newborn, Sarah gently winded him until he burped.

fiil “wind”

infinitif wind; o winds; geçmiş zaman wound; geçmiş ort. wound; ulaç winding
  1. kıvrılmak (bir yolun kıvrılarak ve bükülerek gitmesi eylemi)
    The path wound its way up the mountain, snaking through the dense forest.
  2. dolamak (bir şeyi bir cismin etrafına sarmak eylemi)
    She wound the yarn around her fingers to create a makeshift knitting spool.
  3. kurmak (bir cihazın ana yayını bir düğme veya anahtar çevirerek germek eylemi)
    Before going to bed, I wound the grandfather clock to keep it running through the night.
  4. sarmak (bir teyp veya film makarasını farklı bir konuma getirme eylemi)
    After watching the scene, she wound the movie back to show us the hidden clue again.
  5. çevirmek (bir şeyi işletmek için bir kolu birden fazla kez döndürme eylemi)
    Before starting the clock, she wound the key tightly to ensure it would keep time for days.

isim “wind”

tekil wind, çoğul winds veya sayılamayan
  1. tur (bir nesnenin etrafında yapılan tek tam dönüş veya bükülme)
    The road took a sharp wind around the mountain, making the drivers slow down.