fiil “catch”
infinitif catch; o catches; geçmiş zaman caught; geçmiş ort. caught; ulaç catching
- yakalamak
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
The cat finally caught the mouse after chasing it around the house all morning.
- havadan yakalamak
During the game, she caught the frisbee effortlessly.
- tutmak (bir şeyi sıkıca kavramak veya bir şeye dolanmak anlamında)
Her hair caught on the branch as she ran through the forest.
- yetişmek
Hurry up, or you won't catch the boss.
- anlamak
She finally caught the meaning of the joke and burst out laughing.
- birini bir şey yaparken basmak (genellikle yanlış bir şey)
She caught her son sneaking cookies from the jar late at night.
- bir taşıma aracına binmek
We we'll catch the train to the city, and then we'll change to the bus number 37.
- nefesini toplamak (veya uyku gibi gerekli bir şeyi yeniden kazanmak için kullanılır)
After running up the stairs, she paused at the top to catch her breath.
- sıçramak (ateşin bir yere yayılması anlamında)
The sparks flew from the campfire and caught the dry grass nearby, starting a small blaze.
- hastalığa yakalanmak
I caught a cold from my roommate and had to miss school for two days.
- ilgisini çekmek
The colorful poster caught my attention as I walked by.
- hata yakalamak (bilgisayar bağlamında)
The software is designed to catch errors and alert the user immediately.
isim “catch”
tekil catch, çoğul catches veya sayılamayan
- yakalama (kaçmaya çalışan bir şeyin yakalanması eylemi)
The cat's successful catch of the mouse showcased its hunting skills.
- av (yakalanmış veya ele geçirilmiş şey)
The cat proudly presented its catch, a small mouse, to its owner.
- top yakalama (havadaki bir cismin, örneğin bir topun yakalanması eylemi)
During the game, her quick catch saved the team from losing a point.
- fark etme (bir şeyi fark etme, anlama veya duyma eylemi)
Nice catch on the typo; it completely slipped my attention.
- top oyunu (oyuncuların top atıp yakaladığı oyun)
After dinner, they went outside to enjoy a game of catch in the backyard.
- kilit (bir şeyin açılmasını engelleyen mekanizma)
The suitcase wouldn't stay closed until he fixed the broken catch.
- püf noktası (bir durumda gizli problem veya dezavantaj)
The offer seemed too good to be true, so I had to ask, "Is there a catch?"
- tutulma (aniden oluşan kas ağrısı)
While reaching for the top shelf, she felt a sharp catch in her neck.