·

leverage (EN)
isim, fiil

isim “leverage”

tekil leverage, çoğul leverages veya sayılamayan
  1. İstenen bir sonucu elde etmek için kullanılan etki veya güç.
    The union members used their collective strength as leverage during negotiations.
  2. kaldıraç
    Using a longer wrench gives you more leverage to loosen the bolt.
  3. kaldıraç (finans, yatırım potansiyelini artırmak için ödünç alınan fonların kullanımı)
    High leverage can lead to higher profits but also increases risk.
  4. (finans) bir şirketin borcunun öz sermayesine oranı
    The company's high leverage made investors cautious.

fiil “leverage”

infinitif leverage; o leverages; geçmiş zaman leveraged; geçmiş ort. leveraged; ulaç leveraging
  1. Bir şeyi en iyi şekilde kullanmak.
    The company leveraged its research to develop new products.
  2. kaldıraç (finans, yatırım potansiyelini artırmak için ödünç alınan fonları kullanmak)
    The investor decided to leverage his portfolio to increase profits.