edat “in”
- içinde
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
The cookies are in the jar.
- içine (yön)
She slipped her hand in her pocket, feeling for her keys.
- giymiş
He arrived in a suit and tie for the interview.
- içinde (grup veya kategori içinde)
She was in the choir during her high school years.
- içinde (zaman dilimi içinde)
The flowers bloom in spring.
- içinde (belirli bir süre içinde tamamlanacak)
I need to finish the assignment in two days.
- içinde
The train will arrive in an hour.
- -nde/-da ile biten
Words in -ing often denote an ongoing action.
- sırasında (belirli bir sıra düzeninde)
The books are arranged in alphabetical order on the shelf.
- -de, -da (belirli bir duygusal veya fiziksel durumu yansıtan)
She left the room in tears.
- içinde (doğasında veya kişiliğinde yerleşik)
There is a lot of courage in that young soldier.
- ile ilgili
We've seen a significant improvement in your grades.
- şeklinde (belirli bir formda takas edilmiş veya sağlanmış)
I was paid in euros for my work abroad.
- -de, -da (belirli bir dil veya tarzda ifade edilmiş veya yazılmış)
The instructions were written in Spanish.
zarf “in”
- içeri
When I knocked, she called out for me to come in.
- içeri (bir referans noktasına yaklaşan veya daha yakın)
The geese are flying in for the winter.
- sonra (belirli bir süre sonrasında)
The plot started to thicken about an hour in.
- -e katılma (önceki fiil tarafından belirtilen kolektif aktivite)
The community organized a sit-in at the park.
sıfat “in”
temel biçim in, derecelendirilemez
- evde veya iş yerinde
I knocked on the door to see if anyone was in.
- saha içinde (spor alanının oyun alanı sınırları içinde)
The referee declared the ball in after it landed on the line.
- yerleştirilmiş
Make sure the USB is in properly before you start the computer.
- alınmış
All the applications are in, so we can start the selection process.
- moda
Wearing vintage clothes is really in right now.
- oyunda (kriket gibi bir oyunda sıra ile vuruş yapan oyuncu aktifken)
The opening batsman is in and playing confidently.
- içli dışlı (birisiyle iyi ilişkiler içinde)
She's in with the management, so she gets to hear news first.
- harcanmış (belirli bir miktar tüketilmiş veya harcanmış)
I'm already $100 in at the poker table.
isim “in”
- giriş (erişim veya lütuf kazanma fırsatı)
Having a relative there gave him an in for the job.
- görevde olanlar
The ins are currently leading the polls.
- sıra (oyunda bir oyuncunun vuruş yapma süresi)
The batter is in and facing the next pitch.
kısaltma “in”
- inç
The board was cut to 10 in pieces.