Dil
English
|
español
français
|
Deutsch
русский
|
中文
português
|
العربية
italiano
|
日本語
Türkçe
|
B. Indonesia
Nederlands
|
polski
svenska
|
한국어
हिन्दी
|
українська
čeština
|
română
...daha fazla
Ana Sayfa
Sözlük
Forum
Kılavuz
Uygulama
Kelime Dağarcığı
Okuma
Sözlük
Forum
İletişim
Giriş Yapın
Kaydolun
Hakkımızda
menu
Giriş Yapın
·
Kaydolun
in
(EN)
edat, zarf, sıfat, isim, kısaltma
edat “in”
in
içinde
Kayıt olun
örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
The cookies are
in
the jar.
içine
(yön)
She slipped her hand
in
her pocket, feeling for her keys.
giymiş
He arrived
in
a suit and tie for the interview.
içinde
(grup veya kategori içinde)
She was
in
the choir during her high school years.
içinde
(zaman dilimi içinde)
The flowers bloom
in
spring.
içinde
(belirli bir süre içinde tamamlanacak)
I need to finish the assignment
in
two days.
içinde
The train will arrive
in
an hour.
-nde/-da ile biten
Words
in
-ing often denote an ongoing action.
sırasında
(belirli bir sıra düzeninde)
The books are arranged
in
alphabetical order on the shelf.
-de, -da
(belirli bir duygusal veya fiziksel durumu yansıtan)
She left the room
in
tears.
içinde
(doğasında veya kişiliğinde yerleşik)
There is a lot of courage
in
that young soldier.
ile ilgili
We've seen a significant improvement
in
your grades.
şeklinde
(belirli bir formda takas edilmiş veya sağlanmış)
I was paid
in
euros for my work abroad.
-de, -da
(belirli bir dil veya tarzda ifade edilmiş veya yazılmış)
The instructions were written
in
Spanish.
zarf “in”
in
içeri
When I knocked, she called out for me to come
in
.
içeri
(bir referans noktasına yaklaşan veya daha yakın)
The geese are flying
in
for the winter.
sonra
(belirli bir süre sonrasında)
The plot started to thicken about an hour
in
.
-e katılma
(önceki fiil tarafından belirtilen kolektif aktivite)
The community organized a sit-
in
at the park.
sıfat “in”
in
, non-gradable
evde veya iş yerinde
I knocked on the door to see if anyone was
in
.
saha içinde
(spor alanının oyun alanı sınırları içinde)
The referee declared the ball
in
after it landed on the line.
yerleştirilmiş
Make sure the USB is
in
properly before you start the computer.
alınmış
All the applications are
in
, so we can start the selection process.
moda
Wearing vintage clothes is really
in
right now.
oyunda
(kriket gibi bir oyunda sıra ile vuruş yapan oyuncu aktifken)
The opening batsman is
in
and playing confidently.
içli dışlı
(birisiyle iyi ilişkiler içinde)
She's
in
with the management, so she gets to hear news first.
harcanmış
(belirli bir miktar tüketilmiş veya harcanmış)
I'm already $100
in
at the poker table.
isim “in”
sg.
in
, pl.
ins
giriş
(erişim veya lütuf kazanma fırsatı)
Having a relative there gave him an
in
for the job.
görevde olanlar
The
ins
are currently leading the polls.
sıra
(oyunda bir oyuncunun vuruş yapma süresi)
The batter is
in
and facing the next pitch.
kısaltma “in”
in
inç
The board was cut to 10
in
pieces.
butter
hide
issue
although