in (EN)
edat, zarf, sıfat, isim, kısaltma

edat “in”

in
  1. içinde
    The cookies are in the jar.
  2. içine (yön)
    She slipped her hand in her pocket, feeling for her keys.
  3. giymiş
    He arrived in a suit and tie for the interview.
  4. içinde (grup veya kategori içinde)
    She was in the choir during her high school years.
  5. içinde (zaman dilimi içinde)
    The flowers bloom in spring.
  6. içinde (belirli bir süre içinde tamamlanacak)
    I need to finish the assignment in two days.
  7. içinde
    The train will arrive in an hour.
  8. -nde/-da ile biten
    Words in -ing often denote an ongoing action.
  9. sırasında (belirli bir sıra düzeninde)
    The books are arranged in alphabetical order on the shelf.
  10. -de, -da (belirli bir duygusal veya fiziksel durumu yansıtan)
    She left the room in tears.
  11. içinde (doğasında veya kişiliğinde yerleşik)
    There is a lot of courage in that young soldier.
  12. ile ilgili
    We've seen a significant improvement in your grades.
  13. şeklinde (belirli bir formda takas edilmiş veya sağlanmış)
    I was paid in euros for my work abroad.
  14. -de, -da (belirli bir dil veya tarzda ifade edilmiş veya yazılmış)
    The instructions were written in Spanish.

zarf “in”

in
  1. içeri
    When I knocked, she called out for me to come in.
  2. içeri (bir referans noktasına yaklaşan veya daha yakın)
    The geese are flying in for the winter.
  3. sonra (belirli bir süre sonrasında)
    The plot started to thicken about an hour in.
  4. -e katılma (önceki fiil tarafından belirtilen kolektif aktivite)
    The community organized a sit-in at the park.

sıfat “in”

in, non-gradable
  1. evde veya iş yerinde
    I knocked on the door to see if anyone was in.
  2. saha içinde (spor alanının oyun alanı sınırları içinde)
    The referee declared the ball in after it landed on the line.
  3. yerleştirilmiş
    Make sure the USB is in properly before you start the computer.
  4. alınmış
    All the applications are in, so we can start the selection process.
  5. moda
    Wearing vintage clothes is really in right now.
  6. oyunda (kriket gibi bir oyunda sıra ile vuruş yapan oyuncu aktifken)
    The opening batsman is in and playing confidently.
  7. içli dışlı (birisiyle iyi ilişkiler içinde)
    She's in with the management, so she gets to hear news first.
  8. harcanmış (belirli bir miktar tüketilmiş veya harcanmış)
    I'm already $100 in at the poker table.

isim “in”

sg. in, pl. ins
  1. giriş (erişim veya lütuf kazanma fırsatı)
    Having a relative there gave him an in for the job.
  2. görevde olanlar
    The ins are currently leading the polls.
  3. sıra (oyunda bir oyuncunun vuruş yapma süresi)
    The batter is in and facing the next pitch.

kısaltma “in”

in
  1. inç
    The board was cut to 10 in pieces.