fiil “hear”
infinitif hear; o hears; geçmiş zaman heard; geçmiş ort. heard; ulaç hearing
- duymak
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
As I walked through the forest, I heard the birds chirping in the trees.
- haber almak
When she heard about the school's closure, she immediately called her friends to discuss it.
- dikkate almak (bir isteği değerlendirmek anlamında)
After much deliberation, the committee decided to hear his appeal for additional funding.
- iletişim kurmak (birisiyle bağlantıda olmak anlamında)
After moving to a new city, I haven't heard from my old friends in months.
- dinlemek (mahkemede ifadeleri veya argümanları dinlemek anlamında)
The judge will hear the testimony of the key witness tomorrow morning.
- anlamak (birinin duygularını veya görüşlerini paylaşmak anlamında)
You're frustrated with the slow internet? I totally hear you on that.
ünlem “hear”
- işittim (parlamentoda anlaşma veya destek ifadesi olarak kullanılır)
When the MP proposed more funding for the NHS, the chamber erupted with shouts of "Hear, hear!" in agreement.