·

border (EN)
isim, fiil

isim “border”

tekil border, çoğul borders veya sayılamayan
  1. sınır
    The river acts as a natural border between the two countries.
  2. kenar
    She planted roses along the border of her garden to create a natural fence.
  3. bordür (nesnenin kenarındaki süslemeli tasarım için)
    The tablecloth had a delicate lace border that added elegance to the dining room.
  4. çerçeve (bilgisayarda, bir tablo veya resim gibi nesnenin etrafındaki görünür çizgi için)
    I added a blue border to the chart to make it stand out in the presentation.

fiil “border”

infinitif border; o borders; geçmiş zaman bordered; geçmiş ort. bordered; ulaç bordering
  1. (bir ülke veya alan için) sınırdaş olmak
    France borders Spain to the south.
  2. kenarını oluşturmak
    Tall trees bordered the lake, creating a natural barrier.