·

old (EN)
sıfat

sıfat “old”

old, daha older, en oldest
  1. yaşlı
    The old oak tree in the park must be hundreds of years old.
  2. yaşında (Örnek: 40 yaşında bir adam.)
    My grandfather is eighty years old and still goes for a walk every morning.
  3. eski
    I bumped into my old teacher at the grocery store.
  4. artık var olmayan (Örnek: artık var olmayan bir uygarlık.)
    The old mill by the river has been demolished.
  5. sıkıcı (Örnek: sıkıcı ve tekrar eden bir şaka.)
    That old joke doesn't make me laugh anymore.
  6. solmuş (Örnek: solmuş renkler.)
    She decorated the room with an old rose color to give it a vintage feel.
  7. başka bir sıfatı vurgulamak için kullanılır
    We had a good old time at the beach yesterday.
  8. uzun süreli bir kişiyle olan aşinalığı ifade etmek için kullanılır
    Old Mike from next door always has the best stories to tell.