isim “head”
tekil head, çoğul heads veya sayılamayan
- baş
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
She bumped her head on the low doorway as she entered the room.
- düşünce
I can't solve this puzzle right now; I need to clear my head and try again later.
- lider (grup veya organizasyon lideri)
After the meeting, everyone agreed that Jenna was the head behind the successful project launch.
- müdür (okul müdürü)
The head of the school announced a new policy during assembly.
- zeka (bir şey için)
She has an excellent head for numbers, which makes her an outstanding accountant.
- baş ağrısı (alkolün aşırı tüketiminden kaynaklanan)
After the wild party last night, I woke up with a pounding head that wouldn't quit.
- kişi (sayım amacıyla)
The restaurant charged twenty dollars per head for the buffet.
- başköşe (masanın en önemli yeri)
At the family reunion, Grandpa always takes his place at the head of the table, smiling as he looks down the long row of faces.
- başlık (alet veya aracın vurucu kısmı)
He swung the axe with precision, the head striking the log squarely and splitting it in two.
- düz uç (bir çivinin veya bağlantı elemanının sivri olmayan ucu)
When hammering the nail into the wall, make sure you strike the head squarely to avoid bending it.
- uç (bir mermi veya aletin sivri ucu)
Before firing, she checked to ensure the head of the arrow was securely attached to the shaft.
- kafa (gitarın akort burgularının bulunduğu kısım)
I need to replace the tuning pegs on my guitar's head because they've become too stiff to turn.
- okuyucu (bir depolama ortamında veri okuyan veya yazan cihaz)
The hard drive's read/write head malfunctioned, causing data retrieval issues.
- başlık (bir haber makalesinin başlığı veya ana satırı)
The editor insisted that the heads on the front page must be captivating to grab readers' attention.
- köpük (gazlı bir içeceğin üstündeki köpüklü katman)
When he tapped the keg, a thick head quickly formed on top of the poured pints.
- silindir kapağı (motorun silindirlerini kaplayan ve valf, buji gibi bileşenleri içeren kısım)
The mechanic said the engine misfire was due to a crack in the cylinder head.
- çiçek demeti (çiçeklerin, tohumların veya yaprakların yoğun kümesi)
She snipped off a head of broccoli to steam for dinner.
- eklem başı (bir kemiğin eklem içine oturan yuvarlak ucu)
The head of the femur fits snugly into the hip socket, allowing for a wide range of leg movements.
- ilerleme
Despite working all night, we made little head on the project due to constant technical issues.
isim “head”
tekil head, çoğul heads
- baş (canlı veya av hayvanı sayımında kullanılan birim)
The farmer mentioned he had just purchased ten head of sheep to add to his flock.
fiil “head”
infinitif head; o heads; geçmiş zaman headed; geçmiş ort. headed; ulaç heading
- yönelmek
After lunch, we headed towards the museum for the afternoon tour.
- yönetmek (bir grubu veya organizasyonu yönetmek)
She heads the marketing department and is responsible for all promotional activities.
- öncülük etmek (bir şeyin önünde veya başında olmak)
The marching band headed the parade, setting the rhythm for all the floats and performers that followed.
sıfat “head”
temel biçim head, derecelendirilemez
- en üst (en yüksek veya en önemli sıfat)
She was appointed the head librarian due to her extensive experience and knowledge.