Bu kelime aynı zamanda şu kelimelerin bir formu olabilir:
sıfat “broken”
temel biçim broken, derecelendirilemez
- bozuk
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
My laptop won't turn on; I'm afraid it's broken.
- kırık
After falling off the ladder, John discovered his leg was broken.
- kesik (çizgi anlamında)
The path was marked by a broken white line that zigzagged through the park.
- bölünmüş (uyku anlamında)
After the loud thunderstorm, I could only manage a few hours of broken sleep.
- tutulmamış (söz anlamında)
His broken vow to always be honest shattered their trust.
- eksik (dil kullanımı anlamında; yabancı biri tarafından konuşulduğunda)
He tried to explain where he was from in broken Spanish, mixing up words and tenses.
- çökmüş (ruh hali anlamında)
After years of battling illness without improvement, she felt utterly broken.