fiil “can't”
can't, cannot, past tense couldn't
- yapamaz
Kayıt olun örnek cümlelerin çevirilerini ve her kelimenin tek dilli tanımlarını görmek için.
She can't swim, so she stays in the shallow end of the pool.
- izin verilmez (bir şeyi yapmaya izin verilmemesi durumu)
You can't park your car in front of the fire hydrant.
- olamaz (mantıken mümkün olmayan bir durum)
She can't have eaten the cake; she's allergic to gluten.